top of page

VAHİY

''Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir...''

Zelzele / 5

     Vahiy, Tanrı kavramına yer veren dinlerin üzerinde durduğu önemli konulardan birisidir. Dinler, geçerliliğini ve gücünü, Yüce Varlık ile ilişkilerinden almaktadır. Özellikle Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da vahyin, ‘’kâinatı yaratan Tanrı’nın, insanı dünyada ve âhirette saadete ulaştıracak bilgileri ve hükümleri insana bildirmesi’’ şeklinde aynı zamanda vahiy, insanın Tanrı’yı tanımasını ve kurtuluşa ulaşmasını sağlayabilecek bilgileri elde etmesi için gereklidir

.

     Vahyi, temelde, Tanrı-Âlem veya Tanrı-İnsan ilişkisi olarak değerlendirirsek, bu konunun, tarihin ilk çağlarından beri insan zihnini meşgul eden en önemli sorunlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. ‘’Tanrı, âlemi yarattıktan sonra, ona müdahâle etmekte midir? Tanrı insanla iletişim kurmakta mıdır? İnsan Tanrı ile nasıl iletişim kurmaktadır? Bu iletişimin muhtevâsı nedir?’’. Bu soruların cevapları, vahiy konusuna yer veren her dinde az veye çok farklılık göstermektedir; ancak ortak husus, Tanrı’nın insanla iletişim kurduğu ve insanın dünya-âhiret saadetinin bu iletişime bağlı olduğu düşüncesidir.

     Dinlerin vahiy telakkileri ile ilgili ilk izlenim, vahyi ifade etmek için kullandıkları kelimelerden almaktayız.  Kitab-ı Mukaddes’te, bugünkü anlamıyla vahyi karşılayan bir terim yoktur. Ancak Kitab-ı Mukaddes’te, vahiy olayının açıklamak için kullanılan birtakım ifadeler de yok değildir. Tanah, vahyi izah etmek amacıyla,’’galâ (açıklamak), yada ‘(açıklamak, bildirmek), nir’ah (kendisini göstermek), noda (bildirmek)’’ gibi kelimelerle ‘’ Tanrı’nın Kelâmı’’ ifadesini kullanmaktadır. Yeni Ahit’te ‘’apokaluptein (açıklamak), phaneroun(göstermek), tanık olmak, gizem, Tanrı’nın Kelâmı’’, konumuzla ilgili olarak en çok karşımıza çıkan ifadelerdir. İslâm’da Arapça ‘’vahy’’ (gizlice söylemek) kelimesini görmekteyiz. Hinduizm’de ise vahyi ifade eden ‘’srut’’(duyulan) kelimesi ile karşılaşmaktayız.

     Vahiy ile ilgili, birbirine benzeyen, birçok tarif yapılmıştır. Biz bu tariflerin birkaçını zikretmekle yetineceğiz.  Vahiy:

‘’Dinde, kutsal ya da tanrısal gerçekliğin ya da ereğin insanlara açıklanmasıdır’’.

‘’Dünyanın başlangıcı, hayatın anlamı, insanın kaderi, tabiat ve Allah irâdesi ile ilgili insani kararsızlıklar üzerine, Allah’tan gelmiş kabul edilen cevaplardır’’.

‘’Allah Teâlâ’nın dilediği şeyleri, peygamberlerine, mahiyeti bizce tam olarak bilinemeyen bir yolla bildirmesi ve ilhâm etmesidir’’.

‘’Tanrı tarafından verilen bir işarettir’’.

‘’Tanrı bilgisinin verilmesidir’’.

‘’Özel ve kurtarıcı bilgidir’’.

     Görüldüğü gibi, tanımlarda bazı farklılıklar olsa bile, vahyin, ‘’Tanrı ile insan arasındaki iletişim’’ şeklinde genel bir tarifini yapmak mümkündür.

 ‘’Orduların Rabbi kulaklarıma işittirdi. Gerçek ölünceye kadar bu kötülükler size bağışlanmayacaktır, orduların Rabbi Yehova diyor’’.

İşaya 22:14

‘’İsa bir mesajdır ve bu mesajı kendisi açıklamıştır’’.

 "Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle."

Taha 13.

Luka 11:20

Diğer Dinlerde Vahiy

    Genel anlamda Tanrı’nın insanlarla bağlantıya geçmesini ifade eden vahiy, Tanrı veya ilâhlık kavramlarına sahip hemen her dinde başlangıç noktasını ve temel doktrinlerin kaynağını oluşturmaktadır. Kabile dinlerinde vahiy, kabilelerin veya bireylerin ruhlar âlemiyle irtibat kurması esasına dayanmaktadır. Bu şekliyle vahyin konusu tabiat üstü güç ve bu gücün kullanılmasını sağlayan bilgidir. Bu mânada Şamanizm’in ve kehanet uygulamalarının vahyin ilk örnekleri arasında yer aldığı kabul edilmektedir. Peygamber geleneğine dayanan Sâmî monoteist dinler başta olmak üzere teist inanç sistemlerinde vahiy Tanrı’nın insanlarla şifahî veya ilhamî iletişimi biçiminde algılanmış, bu anlayışın sonucu olarak kutsal kitapların da vahyin lafzan veya mânevî anlamda birer kaydı olduklarına inanılmıştır. Vahiy kavramı Sâmî monoteist dinlerin yanı sıra Hinduizm ve Zerdüştîlik’te öne çıkmıştır. Hint geleneğinde meditasyon, ahlâkî davranış ve nefsi kontrol yoluyla mutlak varlığın bilgisine ulaşılabileceğine inanılmakla birlikte Hindu inanç sistemlerinde vahiy kavramı da yer almakta ve bazı Hindu ekollerinde (Advayta Vedanta) vahye dayanan kutsal metnin yardımı olmadan hakikatin bilgisine gerçek anlamda ulaşılamayacağı kabul edilmektedir. Sanskritçe’de vahiy karşılığında kullanılan “şruti” (duyulan/duyularak algılanan şey) kelimesi eskiden yaşamış azizlere aktarılan gerçekleri belirtmektedir. Şruti kapsamına giren kutsal kitaplar (Vedalar, Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanişadlar) yorumlanabilir ancak asla sorgulanamaz. Vedalar’da birçok azizden bahsedilmekte ve bunların aldığı vahyin kaynağı olarak pek çok tanrı gösterilmektedir. Vedalar’ın yorumu mahiyetindeki Upanişadlar’da vahyin kaynağının Brahman olduğu belirtilmektedir. Vedalar bazı Hindu grupları için zamansız ezelî vahye, diğer bazıları için tanrı kaynaklı vahye karşılık gelmektedir. Peygamber inancına sahip Zerdüştîlik’te Sâmî monoteist vahiy anlayışına yakın bir vahiyden bahsetmek mümkündür. Zerdüşt inancına göre bu dinin kurucu peygamberi olan Zerdüşt, hakikat bilgisine ulaşmak arzusuyla uzlete çekildiği sırada bir melek kendisine görünerek onu mi‘raca çıkarmış, burada tanrı Ahura Mazda ile görüşüp ondan yaratılışın hakikatini ve yeni dinin hükümlerini içeren bilgiler almıştır. Gelenekte Zerdüşt’ün ilham ve müşahede yoluyla iki şekilde vahiy aldığı belirtilmektedir. Zerdüştîler’in kutsal kitabı Avesta’nın “Vesna” bölümünde Zerdüşt’ün düşüncesinin, sözlerinin ve yaptığı işlerin baştan başa ilham eseri olduğu kaydedilmektedir. 

  • Grey Instagram Icon
  • Grey YouTube Icon
  • Grey Facebook Icon
bottom of page